Yahya Galip anlatıyor:
Mustafa Kemal, Ankara’ya geldikten bir müddet sonra, garip bir rüya görmüştür. Rüyasını ertesi günü, bana şöyle anlattı:
-Bilmediğim bir yerde, otomobilim ansızın durdu! Güya, düşman saldırıya geçmiş. Biz İnönünde, bir muharebe vererek düşmanı bozguna uğratmışız. Şimdide, ikinci defa olarak gene İnönünde çarpışıyormuşuz. Otomobilim, o bilmediğim yerin önünde durunca siz karşıma çıktınız ve bana:
–Paşam! İnönüden ne haber? Diye sordunuz.
Ben de size:
-Durum kritik! Cevabını verdim.
-Kritik Nedir, anlamadım ki! Dediniz.
–Bunu cevabını size onbeş dakika sonra veririm! Diyerek odama çekildim….
Mustafa Kemal bana bu rüyasını anlattığı zaman, ”İnönü” mevkiinin o güne kadar hiçbir tarihi şöhreti yoktu.
Aradan yıllar geçti. Brinici inönünde, İsmet Bey’in kumandası altındaki kuvvetlerimiz düşmana galip geldiler ve sonunda ikinci ”İnönü” meydana geldi. Düşmanın üstün kuvvetlerine karşı giriştiğimiz bu ikinci savaşın henüz neticesi alınmadığı tehlikeli günlerin birinde idi.Mustafa Kemal’in otomobili Millet Meclisi önünde durdu. Hemen yanına koştum telaş ve endişe ile:
–Paşam! İnönüde ne haber? Diye sordum.
Aynen şu cevabı verdi:
–Vazife kritik!
O zaman ben:
-Kritik nedir? Dedim, anlamadım ki…
–Sana, bunun cevabını onbeş dakikaya kadar veririm… dedikten sonra gülümsedi:
-Hani… Ankara’ya geldikten biraz sonra, ben bir rüya görmüştüm, hatırında mı?
Hafızamı yoklayarak ve arada bir ayrıntılarını hatırlayamadığım zaman kendisinden de yardım isteyerek rüyasını anlattım; güldü:
–İşte, dedi, Rüya aynen çıkıyor! Ben İsmet’i tanırım!… Göreceksin onbeş dakikaya varmadan kendisinden başarı haberi alacağız!
Aradan çok kısa bir zaman geçti. Belki üç, belki beş dakika… Telgraf dağıtıcısının elinde bir kağıtla nefes nefese onun odasına girdiğini gördüm.
Postacının Mustafa Kemal’e getirdiği telgraf şuydu:
‘‘Saat 06:30 Metris Tepe’den gördüğüm durum:
Gündüzbey, kuzeyinde sabahtan beri sebat eden ve artçı olmaı muhtemel bulunan bir düşman mefrezesi; sağ kanak grubunun taarruzuyla düzensiz çekiliyor. Yakından takip ediliyor. Hamidiye yönünde temas ve faaliyet yok. Bozöyük yanıyor. Düşmanın binlerce ölüleriyle doldurduğu savaş meydanı silahlarımıza terkedilmiştir.”
Böylece bir rüya gerçekleşmişti
N. A. BANOĞLU, YAYINLANMIŞ BELGELERLE ATATÜRK, SİYASİ VE ÖZEL HAYATI-İLKELERİ, 2. BASKI, İST. , 198, S. 129