Şam’da geçen bir olay, Mustafa Kemal’in nasıl bir disiplin ve hayat adamı olduğunun eşi olmayan bir örneğini vermektedir. Bu olayı, fecti ati ( 1908 Meşrutiyetinden sonra kurulan bir edebiyat ekolü) ekolünün şöhreti edibi rahmetli Cemil Süleyman’dan dinlemiştik.
Aynen naklediyoruz:
”Mustafa Kemal Şam’da iken çalışkanlığı derecesinde eğlenmesini de seven bir askerdi.Herkese kendini sevdirmiş ve saydırmıştı.Onun bulunduğu toplantılara katılabilmek arkadaşları için erişilmez bir nimetti.
Beni,hemen hemen yanından ayırmazdı.Güzel ud çalardım.Musikiye karşı derin bir sevgisi vardı.Sık sık kendimize dost ve yabancılardan uzak köşeler bulur, burada yer, içer, eğlenirdik.
Bir aralık Şam’ın meşhur barlarından birini en uygun eğlence yer iolarak seçmiştik.Barın tenha ve kapalı zamanlarında buraya gelir, çalar, içer, eğlenirdik. Daha doğrusu Mustafa Kemal’in bu arzusuna gönüllü oalrak katılırdık.
Bir aralık şikayetler olmuş, Mustafa Kemal bunu duyunca canı sıkıldı:
-Peki anlamsız, dedi. Boş zamanlarımıza ne karışırlar, istediğimiz yere gider, istediğimiz yerde eğleniriz.
Haklıydı, askerlik görevinde görülmemiş bir titizlikle vazife gören Mustafa Kemal, haksızlığa her zaman isyan etmiştir.Bu dedikodulara da kızmış:
-Aldırma, demişti.Kedi uzanamadığı ciğere pis der…
Bir gün barın müşterilerine kapalı bulunduğu gündüz saatlerde yine barın bir köşesinde oturmuş, kapılarını kapatmıştık.Ben çalışıyordum:tesadüfen bar kadınlarından bir kaçı da orada bulunuyordu.Sıcak bir gün olduğu için Mustafa Kemal ceketini omzuna almış oturuyordu.
Birden şiddetle ve kırılırcasına kapı açıldı.
Ne görelim kumandan, hiddetten gözleri yerinden fırlayacakmış gibi açılmıştı.Yüzünden okunan hiddet korkunçtu.
Hepimiz birden aşağa kalktık.O, doğru Mustafa Kemal’in yanına geldi.Mustafa Kemal, toplanabildiği kadar toplanmış, ayağa kalkarak selam vaziyetinde durmuştu.
Tabii bu bakımdan bizim lafımız olmamıştı. Hedef doğrudan doğruya Mustafa Kemal’di. Yan gözle hep ona bakıyordum.
Mustafa Kemal, resmi bir merasimle vazife yapan bir subay gibi kumandanın karşısında selam vaziyeti almış, kımıldamıyor ve asla en küçük bir telaş eseri göstermiyordu.
Kumandanın çok, hem de pek çok hiddetli olduğu belliydi. Solumasından sesi bile kulakları tırmalayacak kadar şiddetli idi. Mustafa Kemal’in önünde durdu. Hepimiz bir felaketin kendine yaklaşmakta olduğunu hissediyorduk.
Kumandan tokat atacak vaziyet almıştı, bunu yapınca ne olacaktı? Mustafa Kemal’in buna katlanmasına imkan yoktu. Ve derhal karşı bir harekete geçeceği beklenirdi.İşte ondan sonra felaket…
Kumandan bunu yapmadı. Çünkü Atatürk’ün sakin ve gururlu duruşu, her türlü hiddeti, bir anda yok edecek gibiydi.Buna rağmen kumandanın ne derece hiddetli olduğunu gözönüne getirin ki, Mustafa Kemal’in omzundaki ceketi hızla çekti ve eline gelen apoletini söktü, kopardı.
Atatürk selam vaziyetindeydi ve kımıldamıyordu.Kumandan bu sefer ceketin düğmesine yapışarak bütün kuvvetiyle çekip kopardı.
Sonra:
-Bu hareket size yakışır mı?
Diye bağırdı.Geri dönerek aynı sert adımlarla uzaklaiştı.Kapıdan henüz çıkmıştı ki, Mustafa Kemal gülümseyerek
-Görüyorsunuz dedi. Yersiz ve manasız olarak ne kadar sinirlenmişler.
Tekrar sandalyesine oturdu ve:
-Biraz sonra, sinirleri yatışacak ve yaptığı harekete pişman olacak…
Gerçekten aradan on dakika geçmemişti yaver geldi. Mustafa Kemal’in ceketini alıp götürdü ve apoletle düğmeyi diktirmiş olarak geri getirdi.
-Kumandan Bey sizi çağırıyor, dediklerinin
Sonuç belli.
Kumandan, Mustafa Kemal’den uygun bir dille özür dilemiş, böyle bir hareket yaptığından dolayı duyduğu üzüntüyü bildirmiş. Nasihat yollu birkaç ta söz söylemiş.Mustafa Kemal ondan sonra, arkadaşlarının olduğu gibi kumandanın da gözbebeği oldu.
O gün, hepimize de büyük bir ders vermişti. Haksızlığa her zaman isyan eden Mustafa Kemal o gün askeri disiplin ve terbiyeye aykırı en küçük bir davranışta bulunmadığı için, yine davayı kazanmıştı.
N. A. BANOĞLU, YAYINLANMIŞ BELGELERLE ATATÜRK, SİYASİ VE ÖZEL HAYATI-İLKELERİ, 2. BASKI, İST. , 198, S. 52