Şeriat’ın mesela Suudi Arabistan’da olduğu gibi doğrudan hakim olduğu ülkelerde kadının nasıl dışlandığı gözler önündedir.Bu arada mesela iki yüzyıla yakın İngiltere’nin egemenliğinde kalmış resmi dilleri arasında İngilizce’nin bulunması kadar batı hayatı ile ilgisi olmuş Pakistan’da şeriat’ın dolaylı tatbik edildiği bu ülkede bir ümit halinde çıkardığı Benazir Butto’ya sadece ve yalnız kadın olduğu için reva görülenler gözler önündedir.İşte Atatürk’ün kendinden öncekilerden çağdaşlarından ve hatta yarınkilerden farkı buradadır.Çağa karşı olmak yapıları gereği olan görünür görünmez mihraklara doğru teşhis koyabilmesi ve onları milletin vicadında gerçek hüviyetleri ile mühürlemesi…
İsviçre medeni kanunu’nu alırken aile hukuku, siyasi haklar,vatan kaderi üzerine etkinliklerde istediklerinin çaoğunun başta İsviçre, birçok ülkede olmadığını söyleyen, samimiyetine inandığı bir dostuna:
–”İyi ama bizdeki karşı kök, bin yaşını aşmış derinliklerde.. Birkaç nesil sonrasına kadar tedbir almak gerek” demiştir.
Atatürk çapındaki kişiler tesadüflerin ürünü değildir.Milletlerin çilelerinin uğradığı haksızlıkların yarattıkları hava içinden, ulusal yapılarının niteliğine göre çıkarlar.Osmanlı’nın asıl unsuru olan Türklük, onaltıncı yüzyılın ikinci yarısında duraksama ve ondokuzuncu yüzyılın başlangıcına kadar gerileme devrine girdi ve bunun bedelini o Osmanlı karması içinde kendisi ödedi.Siz isterseniz Atatürk’ü tanrı insanı sayınız, isterseniz çekilenlerin kefareti
CEMAL KUTAY, ATATÜRK OLMASAYDI