Ankara, 10. cumhuriyet yılının büyük ve ölçüsüz sevinci içindedir.Şehir, baştanbaşa ışıklarla donatılmıştır.Eğlence yerlerinde her Türk, tam bir şuurla devrimin nimetlerini idrak ederek neşe içinde eğlenmektedir. Atatürk, resmi baloların verildiği yerlere uğradıktan sonra halkevi’ne de teşrif ediyor.Orada, milli ve mahalli giysileriyle coşan ve coşturan Türk köylüleriyle karşılaşıyor. Birgün bu milleti ve bu memleketi kurtarmak için atıldığı […]Read More
İngiliz kralı VIII.Edward İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti.Ziyafetten önce: -”Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz!..” dedi. Ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular…Akşam kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu.Atatürk’e dönerek: […]Read More
Ata Kastamonu’yu ziyaret etmişti.Kışlaya da uğramıştı.Koğuşları geziyordu.Her koğuşt birçok vecizeler vardı.Güzel sözlerdi bunlar.Bir koğuşta büyük bir levha yazılmış: -Bir Türk on düşmana bedeldir. Atatürk bunu görünce birdenbire durdu, yüzü değişti, gözleri daldı.Sonra sert bir sesle: -Hayır, hayır…. dedi bir Türk dünyaya bedeldir.Read More
Bir gün Mısır’da bağımsızlık davası için çalışan liderlerden biri, Mustafa Kemal’i görmeye gelmişti, kendisine; -Bizim hareketin de başına geçmek istemez misiniz? Diye sordu. Olabilecek birşey değildi ama, insan yoklamalarını pek seven Mustafa Kemal; -Yarım milyonun bu uğurda ölür mü? Diye sordu. Adamcağız yüzüme bakakaldı: -Fakat paşa hazretleri yarım milyonun ölmesine ne lüzum var? Başımızda siz […]Read More
Birinci dünya harbi yenilgisinden sonra öz yurdun kurtuluşu için mücadeleye atıldığı zaman o’na ”Silahın, ordun, paran var mı?” diye soranlar olmuştu.Eşsiz kahraman; bu zayıf iradeli ve kısa görüşlülere şu cevabı vermişti: ”Paramız olacak, silahımız olacak, ordumuz olacak, savaşacağız ve muzaffer olacağız.” Bu seferde, ”devletin bünyesini yaşatmak için, harice baş vurmaksızın, memleketin gelir kaynakları ile idaresini […]Read More
Toplantıda kendisinden evvel söz söyleyenlerden biri ona:”nereden ilham ve kuvvet” aldığını sormuştu; büyük adam bu soruya millet hizmetinde bulunan insanların ilham kaynakları hakkında, uzunca bir tahlil yaparak cevap verdi… sonunda kısaca demişti ki: ”Efendiler.. İlham ve kuvvet kaynağı milletin kendisidir; milletin müşterek arzusu, gerçek temayülüdür.Varlığımızı, istiklalimizi kurtaran bütün teşebbüs ve hareketler; milletin müşterek fikrinin, arzusunun […]Read More
Sıcak bir günün akşamında yanında bazı ileri gelenler ile köşkü’nün bahçesinde dolaşıyordu.Ben de o sıralar eski köşk’ün tavan dekorlarıyla meşguldüm.Tozlu ve sisli bir akşam Ankara’nın üzerine çökülmüştü.Yer yer toz hortumları semaya doğru yükseliyor ve manzaraya dağa boğucu bir hava ekliyordu.Bize: -Ankara’yı hükümet merkezi yapmakla iyi mi ettim? Diye sordu. Tabii herkes müsbet cevap verdi. Arkasından: […]Read More
Kral Edward İstanbul’a geldiği zaman, yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayı’na yanaştı.Atatürk de rıhtımda O’nu bekliyordu.Deniz dalgalı idi ve kralın bindiği motor inip çıkıyordu.Kral rıgtıma çıkmak istediği sırada eli yere değdi ve tozlandı.O sırada Atatürk de kralı rıhtıma almak üzere elini uzatmış bulunuyordu.Bunu gören kral bir mendille elini silmek istediği bir anda Atatürk: -Vatanımız toprağı […]Read More
Kurtuluş savaşı henüz başlıyordu.Ordu yoktu ve her taraftan vatanın bağrına giren düşmanlara karşı ancak gönüllü çetelerle savaş yapılıyordu.Mebuslar arasında bile, dövüşü göze alan, fakat ümitsizlikten kurtulamayanlar vardı. Birgün büyük millet meclisinde vatanın kurtulması için neler yapılması lazım geldiği hakkında heyecanlı konuşmalar oluyordu.Mebuslardan biri, sözleri büyük vatan şairi Namık Kemal’in şu beyiti ile bitirdi: ”Vatanın bağrına […]Read More
Yıl:1921, batı cephesinde: Mustafa Kemal’le görüşmede; Yunan ordusu kocaman bir canavar gibi Ankara’ya yaklaşmış gözüküyordu.Buna paralel olarak Sakarya’nın doğusunda Türk ordusuda kvrılarak bu canavarın Ankara’yı yutmasına engel olmaya çalışıyordu.Siyah canavar o kadar kocamandı ki, insana umutsuzluk veriyordu. -Eğer Ankara’ya gider de bizi geride bırakırsa, ne yaparız? Diye sordum. Korkunç bir kaplan gibi güldü. -Arkalarından vurarak […]Read More