Düğün, O’nun varlığı ile son sınırına ulaşan bir neşe içinde geçmişti.Ata ayrılmak üzere ayağa kalkınca kendisini uğurlamak için halk iki sıra diziliverdi.Sevecen bakışları sağa sola yönelterek yavaş yavaş ilerlerken bir yerde durakladı, sonra durdu, elini yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğunun başına uzattı.
Çocuğun arkasında yer alan ve anası ile babası olan çifte yavaşça seslendi. ”Öpeyim mi?”
Herkesi derinden duygulandıran bu isteği ana babanın nasıl yerinde bir minnetle karşıladıkları kestirilerbilir.
Atatürk çocuğu iki eliyle kaldırdı, öptü ve yere bıraktı.Fakat sahne bununla kapanış olmadı.
Uyanık ve duygulu çocuk: ”Ben de öpeyim ne olursunuz Atatürk” diye direndi.
Ata, belkide hiç ummadığı halde kendisine babalık mutluluğu tattıran bu içten davranışı, çocuğu bir daha yerden alarak yüzüne yaklaştırmakla karşıladı.
Bilmiyorum, halk bu dokunaklı sahneyi, gözleri yaşlı alkışlayarak kutlu kılarken, o çelik iradeli insanın da iki damla gözyaşını tutamadığını görebilmiş mi idi?
MEHMET ALİ AĞAKAY, ATATÜRK’TEN 20 ANI