MUTLU BİR DALGINLIK

Savaşın sıkışan zamanlarında orduda bozunluk yarataibilecek davranışlar komutanların hemen o anda kendi elleri ile ölümle cezalandırılmaları bir görenektir. Birinci cihan savaşında gerekli gereksiz bu yola sapan bir komutan dile düşmüştür.

Bir gün Atatürk’ün sofrasında bu konu ele alınmış, tartışılıyordu, kendisi bu çareye hiçbir zaman başvurmadığını, buy yola sapanların çoğunlukla beceriksiz ve duygusuz kişiler olduğpunu söyleyerek:

-Bir kez, az kalsın birini öldürüyordum, fakat umulmadık bir unutkanlık beni kara lekeden kurtarmış oldu, diyerek olayı anlattı:

Kurtuluş savaşının başında, herkesin kendini sorumsuz birer baş saydığı o günlerde bir tanıdığının, hiçbir hoşgörülülükle bağışlanmayacak kadar ağır, çok ağır bir suç işlediğini haber almış.O denli üzülmüş ve öfkelenmiş ki ne olursa olsun, o herifin cezasını kendi eliyle vermek için önüne geçilmez bir hırsa kapılmış.Hemen arabasına binerek suçlunun kırdaki evine koşmuş.Yolda giderken de, pantolonun arka cebinde duran tabancasını, kolaylık olsun diye paltosunun cebine aktarmış.

Arabayı uzaktan görüp tanıyan adam konuğunu buyut etmek üzere evin kapısını açarken Ata’da bahçe kapısından içeri giriyormuş.Hemen o anda tabancasını çekmek için elini arka cebine atmış, cebi boş!

Tabancanın yerini değiştirmiş bulunduğunu hatırlayıncaya dek adam işi anlamış, hemen geri dönerek arka pencereden atlamış ve o semtin bağları içinde görünmez olmuş.

Ata onu adaletle karşı karşıya bırakmaktan başka bir şey yapamadığını anladıktan sonra sözünü şöyle bitirmiş:

-İşte elimi kana bulamak gibi bir kara lekeden beni bu mutlu dalgınlık kurtarmıştı.

AĞAKÖY, AGE, S. 22-23-24

 

 

 

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.