Milli mücadelenin buhranlı günlerinde, Ankara civarında yaptığı bir gezintiden dönerken, yolda sarıklı bir hocaya rastgelmişti.Konuşurken, üstlerinden geçen uçağı göstererek sordu: –Hocam, bu uçak nasıl uçuyor? -Ne bileyim ben? …. Öğretmediler ki bize? -Peki, sen ne bilirsin? -Ne mi bilirim? Bu uçağı bin dersin binerim, oradan kendini aşağı at dersin atarım… İşte bunu bilirim ama bunuda […]Read More
Atatürk, Florya’dan Çekmece’ye doğru bir yaya yürüyüşünde, bir ağaç altında dinlenen ihtiyar bir adama rastladı.Adam hürmetl ayağa kalktı, Ata’y ı selamladı. Atatürk sordu: -Beni tanırmısın? –Tanımaz olur muyum? Evimde resmin bile var!.. Atatürk memnun olmuştu.Konuşmaya başladılar.İhtiyar: -Bir işine aklım ermedi, dedi.Cumhuriyetçiliği,İnkılapçılığı,Milliyetçiliği,Halkçılığı,hatta Devletçiliği anlıyorum ama, şu ”Lailkliği” pek kavrayamadım.Neden herşeyi birden bozdun? Ata: -Bunu sana bir […]Read More
Zaferi müteakip yeptığı seyahatte Samsun’a uğramış, orada öğretmenlerle görüşüyordu. Öğretmenler adını konuşanların, kendisi hakkında çok sitayişkarane sözler söyleyişlerini, sükunetle dinledikten sonra,onlara şu cevabı vermişti -Vatandaşınız olan herhangi bir şahsı, istediğiniz gibi sevebilirsiniz.Kardeşiniz gibi, arkadaşınız gibi,babanız gibi,evladınız gibi,sevgiliniz gibi sevebilirsiniz!Fakat bu sevgi, sizi milli varlığınızı, bütün muhabbetlerinize rağmen herhangi bir şahsa herhangi bir sevdiğinize vermenize sebep […]Read More
Atatürk bir yurt gezisi sırasında Tekirdağ’da sokağa çıkmış, canı kadar sevdiği halkın arasında yürüyordu.Eczacı Ekrem Bey’in eczanesi önüne geldiğinde durmuştu.GÖzü birine takılmıştı, bu sarıklı cüppeli eski cami imamı mevlana Mustafa Özeren’di. -Hoca efendi.. Hoca efendi.. Eski camii imamı hemen koşmuş gazinin yanına sokulmuştu.Birlikte merkez eczanesine girilmiş, bir masanın etrafına geçilmişti. –Hoca efendi! Yaz bakalım vettini […]Read More
Ankara, 10. cumhuriyet yılının büyük ve ölçüsüz sevinci içindedir.Şehir, baştanbaşa ışıklarla donatılmıştır.Eğlence yerlerinde her Türk, tam bir şuurla devrimin nimetlerini idrak ederek neşe içinde eğlenmektedir. Atatürk, resmi baloların verildiği yerlere uğradıktan sonra halkevi’ne de teşrif ediyor.Orada, milli ve mahalli giysileriyle coşan ve coşturan Türk köylüleriyle karşılaşıyor. Birgün bu milleti ve bu memleketi kurtarmak için atıldığı […]Read More
Bir kısım sefirlerin ve devlet erkanının da bulunduğu bir zayarette Mısır sefiri başındaki fesle ter içinde kalmıştı.Atatürk ona döndü: -Bu başınızdaki serpuşun bu kadar sıkıntılı olduğunu sizde kabul edersiniz tabi.. Sefir hazretlerinin başındakini alınız. Derhal birisi fesi alıyor.Bir gümüş tepsiye konan fesi fraklı bir garson uçura uçura salondan dışarıya götürüyor.Sefir bir aralık ne yapacağını şaşırıyor.Hatta […]Read More
İngiliz kralı VIII.Edward İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti.Ziyafetten önce: -”Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz!..” dedi. Ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular…Akşam kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu.Atatürk’e dönerek: […]Read More
İstanbul’daki itilaf devletleri mümessilleri, Mustafa Kemal’in bulunduğu bandırma vapurunu yakalatıp, geri çevirtmek için bir torpido göndermişler.Fakat,bu torpido aynı rotayı takip etmediği için, bizi bulamamıştı. -Bunu öğrenince, ne demişti? -Hiç unutmam:(bu da Allah’ın bir inayeti.. Allah da bizimle.. görüyorsunuz) N.A.B.Read More
Hiç unutmam Ağustos’un ilk günlerinde Kastamonu’dan bir heyet gelmişti.Adet yerini bulsun diye haber verdim.Gazi, hemen ilgilendi. -”Bu heyeti ben kabul edeceğim, yarın Çankaya’ya getir” dedi.Bu emre hayret etmekle beraber hususi bir mana veremedim.Ertesi gün gazi heyeti kabul etti, olağanüstü iltifatlarda bulundu.Bir saat kadar yanında tuttu, Kastamonu hakkında çeşitli sualler sordu.heyeti uğurlarken: -”Davetinize çok teşekkür ederim, […]Read More
Ata Kastamonu’yu ziyaret etmişti.Kışlaya da uğramıştı.Koğuşları geziyordu.Her koğuşt birçok vecizeler vardı.Güzel sözlerdi bunlar.Bir koğuşta büyük bir levha yazılmış: -Bir Türk on düşmana bedeldir. Atatürk bunu görünce birdenbire durdu, yüzü değişti, gözleri daldı.Sonra sert bir sesle: -Hayır, hayır…. dedi bir Türk dünyaya bedeldir.Read More