Üçüncü sınıf kalabalıktı.Bunlardan ancak, pek az bir kısmı harp akademisi’ne girebilecekti.Geri kalanlar tayin edildikleri kıtalara dağıtılacaktı. Mustafa Kemal, muhakkak kurmay subay olacağına inanıyordu.Bir gün; -Ya erkan-ı harp olamazsan, ne yaparsın_ Diye yarı ciddi, yarı şaka takılan sınıf arkadaşımız Arif’i derhal susturmuştu: -Seni bilmiyorum, fakat ben muhakkak, erkanı harp olacağım. Mustafa Kemal kurmay oldu.Arif, mümtaz yüzbaşı […]Read More
Yaşanılan şartlar ne olursa olsun, istiklal ve hürriyet için açıkça ifadesi şart gayeleri, devlet literatürüne o soktu.Sakarya zaferi öncesinde düşman toplarının Polatlı’dan duyulduğu ve devlet merkezinin Ankara’dan Kayseri’ye taşınması hazırlıklarının yapıldığı bu günlerinde Tekali-i millye adı altında vatandaşın nesi vra nesi yoksa yüzde kırkına el koyarken verilen senedlere; ”Zaferden sonra aynen iade” tabirini maliye vekil […]Read More
Bir tarih’te Atatürk Ege vapuru ile Mersin’e gitmiş.Dönüşte vapur Fethiye’de durmuş.Kasabada halk şenlik yaparken, gemilerden havai fişekler atılıyormuş.Kendisine refakat eden zafer torpidosu’nda bulunan Atatürk donanmanın şenliklerini seyrederken, zafer torpidosu kumandanlarından biri, bir torpil atmasını söylemiş: -Hay hay efendim, yalnız bir torpilin kıymeti elli bin liradır demiş. Bunun üzerine Atatürk: -Vazgeçin torpil atmaktan, bu millet o […]Read More
Birgün Konya’da Behiç Bey’in evinde Mustafa Kemal general Tawsend şerefine büyük bir ziyafet verdi.Ziyafette Behiç Bey, Muhtar Bey, Salih Bozok bulunuyorlardı.Yemek çok güzel bir hava içinde geçti.Yemeğin sonunda Mustafa Kemal misafirine dedi ki: –”Biz Türklerde bir adet vardır.Misafirimize mutlaka bir hediye veririz.Ben asil bir milletin mütevazi bir başkumandanıyım.Size ancak bu tesbihi verebiliyorum” diyerek elindeki kırmızı […]Read More
Etrafını çeviren halktan bir genç, Ata’ya sordu: -Paşa hazretleri, bir İtalyan gazetecisi olan Kont Sfortza bir eserinde sizden dikdatör bahsediyor.Gençlik olarak ne cevap verelim? Atatürk hiç tereddüt etmeden cevap veriyor: -Ben bir dikdatörüm. Meclistekilerin hepsi şaşırıyor, Ata izah ediyor: -Fakat benim hayatımı tetkik edenler görürler ki ben Mısır firavunları gibi şahsıma mezar yaptırmak için kırbaçlr […]Read More
Yıl:1921, batı cephesinde: Mustafa Kemal’le görüşmede; Yunan ordusu kocaman bir canavar gibi Ankara’ya yaklaşmış gözüküyordu.Buna paralel olarak Sakarya’nın doğusunda Türk ordusuda kvrılarak bu canavarın Ankara’yı yutmasına engel olmaya çalışıyordu.Siyah canavar o kadar kocamandı ki, insana umutsuzluk veriyordu. -Eğer Ankara’ya gider de bizi geride bırakırsa, ne yaparız? Diye sordum. Korkunç bir kaplan gibi güldü. -Arkalarından vurarak […]Read More
Kurtuluş savaşı henüz başlıyordu.Ordu yoktu ve her taraftan vatanın bağrına giren düşmanlara karşı ancak gönüllü çetelerle savaş yapılıyordu.Mebuslar arasında bile, dövüşü göze alan, fakat ümitsizlikten kurtulamayanlar vardı. Birgün büyük millet meclisinde vatanın kurtulması için neler yapılması lazım geldiği hakkında heyecanlı konuşmalar oluyordu.Mebuslardan biri, sözleri büyük vatan şairi Namık Kemal’in şu beyiti ile bitirdi: ”Vatanın bağrına […]Read More
Mustafa Kemal’in çocukluk arkadaşı Asaf İlbay, okula devam ettiği günlere ait iki anısını şöyle anlatır. ”Evimizin bahçesi büyüktü.Sık sık mahalle arkadaşları ile toplanır ve o zamanlar Selanik’de pek moda olan ”mancık” oyunu oynardık.Bu bir çeşit ”birdirbir” oyunu idi.Bir kişi eğiliyor, diğerleri sıra ile üzerinden atlıyorlardı.O, oyuna katılmazdı, ama seyrine de bayılırdı.Hele içimzide düşenler falan olursa, […]Read More
Kral Edward İstanbul’a geldiği zaman, yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayı’na yanaştı.Atatürk de rıhtımda O’nu bekliyordu.Deniz dalgalı idi ve kralın bindiği motor inip çıkıyordu.Kral rıgtıma çıkmak istediği sırada eli yere değdi ve tozlandı.O sırada Atatürk de kralı rıhtıma almak üzere elini uzatmış bulunuyordu.Bunu gören kral bir mendille elini silmek istediği bir anda Atatürk: -Vatanımız toprağı […]Read More
Sıcak bir günün akşamında yanında bazı ileri gelenler ile köşkü’nün bahçesinde dolaşıyordu.Ben de o sıralar eski köşk’ün tavan dekorlarıyla meşguldüm.Tozlu ve sisli bir akşam Ankara’nın üzerine çökülmüştü.Yer yer toz hortumları semaya doğru yükseliyor ve manzaraya dağa boğucu bir hava ekliyordu.Bize: -Ankara’yı hükümet merkezi yapmakla iyi mi ettim? Diye sordu. Tabii herkes müsbet cevap verdi. Arkasından: […]Read More