1923 senesinin Martı’nın onbeşinci Pazar günüydü.Atatürk, Adana istasyonunda trenden inmiş; sağı solu dolduran halkın coşkun alkışları:”Yaşa, varol!” sesleri arasında yaya olarak şehre gidiyordu. Yarı yolda karalar giymiş bir kadın, kalabalığı göze çarptı; sonra onların arasından ikişer levha taşıyan dört genç kız çıktı; Atatürk’ün önünde durdular, arkalarında bir kız daha göründü ve önüne geçti.Hıçkırıklar,iniltiler ve yalvarışlarla […]Read More
Atatürk’ün Adana’da Hatay için: -Kırk asırlık Türk yurdu yabancı elinde kalamaz! Demesinin iki gün sonrası idiMersin’de istasyondan şehrin içine doğru yavaş gidiyordu.Yolun üstüne siyahlat giyinmiş ve ellerinde büyük bir levha tutan birkaç genç kız çıktı.Levhada şu yazı vardı.’‘Suriye hemşehrinizi de kurtarın!” Suriye, ancak din kardeşi olan bir milletin vatanıydı.Türkiye ise artık dinci değil, milliyetçi bir […]Read More
Bütün bu taarruz esnasında Gazi’nin yanında bulunan arkadaşlar, Yunan kuvvetleri komutanı general Trikopis’in başkumandan çadırına nasıl getirildiğini şöyle anlatılar. Trikopis, diğer esir kolordu ve fıkra(tümen) kumandanları ile birlikte Gazi’nin huzuruna çıkardıkları vakit, hepsi çok heyecanlı ve bitkin halde, imişler.Gazi, bunları oturtmuş, kendilerini teselli için bu gibi mağlubiyetlerinin tarihte misalleri olduğunu, sevk ve idarede vazifesini bi […]Read More
Bir akşam, uzun müddet didişen, uğraşan iki erden birisinin yüzüü sildiği mendil gözüne ilişmişti.Bu işlemeli ve göz alıcı yağlıyı isteyerek sordu. -Bunu nerden aldın? Bu ani soru karşısında şaşıran kahraman Türk çocuğu, sıkılarak cevap verdi: -Yavuklum gönderdi, Atam! Büyük kayıplar karşısında bile ağladığı görülmeyen, acı duygularını içinde gizleyen büyük şef, bilmem neden,o anda sarsılmıştı; dolan […]Read More
Hacer nine yine bunalmıştı.İçi içine sığmıyordu.Beş gözlü evinin içi yine birkaç gündür zindan kesilmişti.Düşündükçe yüreği yerinden kopuyordu.Yetmiş yaşındaki bu kimsesizlik ona büsbütün koymuştu. Kocasını Yemen’de kaybetmişti.Bir oğlu balkanlarda, ikisi de çöllerde kalmıştı.Bir gelini ile üç torunu vardı.Gelini hastalıktan öldü, torunlarının biri de büyük muharebede şehit düştü.Birisi İkinci İnönüden dönmedi. En son torununu da Sakarya’ya gönderdi.Bir […]Read More
Neşeli bulunduğu bir zamanı seçerek: –Paşam… demiştim, şu danıştıkların içinde bazan öyleleri var ki, şaşırıyorum.Bunların mütalalarına nasıl olsa sonunda iştirak etmeyeceksin.Kararını önceden vermiş olduğun malum… O halde,ne diye onları birer birer çağırıp karşında söyletirsin? Atatürk, yüzüne alaycı bir eda ile bakıp şu cevabı vermişti: -Bazan ihç umulmadık adamdan ben çok şeyler öğrenmişimdir; hiç bir kanaati […]Read More
Bir tatih’te Eskişehir’i ziyaretinde; yakın köylerde gezinti yaparken, asırlık çınarların gölgesine sığınmış bir köy kahvesi önünde otomobili durdurdu.Salih Bozok’a; -Bu çınarları hatırlıyorum… dedi; zaferden sonra birgün yolum düşmüştü!… Eski hatıraları bir an tekrar yaşatmak için; arabadan inip, büyük bir tevazuyla köy kahvesinin harap iskemlesine oturdu. Biraz sonra kahveci ona, köyünün yegane ikramı olan ayranı temiz […]Read More
Konya isyanını müteakip Koya’ya gelen Atatürk sinirli ve üznügdü.Şehrin ileri gelenleriyle belediye salonunda konuşurken elindeki yanar sigarayı bir aralık iki parmağı arasına almış ve ateşi parmakları arasında ezerek söndürmüş ve şöyle demişti: –Ateş nerede çıkarsa çıksın, iki parmağımın arasında böyle ezeceğim!… NÜKTE VE FIKRALARLA ATATÜRK SH 41 Read More
Atatürk, Osmanlı padişahları arasında Yıldrım Beyazid, Fatih, Yavuz, IV. Murat’ı beğenirdi.Sadrazamlar arasında da Alemdar Mustafa Paşa’ya kızardı. -Biraz kültürü olsaydı Cumhuriyeti ilan ederdi !.. derdi. -Büyük Reşit Paşa’nın kültürü, Alemdar Mustafa Paşa’nın kültürü birleşebilseydi, ben tarihe başka bir görevle girerdim, demişti. NÜKTE VE FIKRALARLA ATATÜRK SH 321-322 Read More
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum ve Sivas kongrelerine katılan arkadaşlarıyla birlikte ciddi para sıkıntısındaydı.Erzurum’dan Sivas’a intikal sırasında, yoldaki durumlarını Mazhar Müfit şöyle anlatır. ”Önümüzde ve Paşa’nın üstün iradesi ve dahi ışığı altında yeni ve engin bir savaş ufku açılmıştı.Erzurum’dan sonra yeni bir irade, yeni bir madde ve mana hamlesi ile büyük vatan savaşına atılacak, Erzurum’da kurulan […]Read More