Sakarya Muharebesinden sonra idi.Kurmay subay cepheden alınan bilgileri Başkumandan Mareşal Gazi Mustafa Kelam’e okuyordu.Bunlar arasında cephe kumandanlarından biri, Seyit Gazi veya Döker’in bilmem ne kadar doğu veya kuzeyinde bir düşman tümeni görüldüğünden bahseyidordu.Paşa kaşlarını çatarak: –Hayır orada düşman tümeni olamaz ve yoktur. Yazınız, iyi baksınlar. Dedi.Kurmay subay gittikten sonra orada iki saat daha kaldım.Biz öğle […]Read More
Atatürk oldug bir kararı uygulayacağı zaman iradesi kükrediği kadar, dehası en kolay ve kestirme usülleri bulmakta müstesna bir hüner gösterirdi. Yeni Türk Alfabesinin ilk şekillerini kendisine götürdüğüm zaman ”Komisyonuni en aşağı beş yıllık bie geçiş devresi düşündüğünü” söylemiştim.Gazeteler önce birer sütunlarını yeni harflere ayıracaklar, yavaş yavaş sütun sayısı artacak sonunda bütün gazeteler yeni harflerle çıkacaktı.Okullar […]Read More
İstiklal Savaşına başladığı sıralarda Atatürk’e dediler ki: -Nasıl mümkün olur? Ordu yok! -Yapılır -İyi ama bunun için para lazım… o da yok? -Bulunur -Diyelim ki bulduk, düşmanlarımız hem büyük hemde çok! -Olsun yenilir! O, dediklerinin hepsini yaptı.Yapamayacağı şeyi asla vadetmedi. Bir devlet şefinin kendisini millete sevdirebilmesi için belki ilk şart bu değil midir? N. A. […]Read More
Fransızlarla Hatay meselesine dair anlaşma yapıldığı günlerden biriydi.Hatay’dan dönüşünde Eskişehir’de kaldı.İereflerine orduevin’de bir şölen verildi.Şölende Eskişehirli bir genç aradı ve buldu.Ona Fransa hakkında bir şeyler yazdırdı ve okuttu.Bunda Fransızların savaşacak durumda olmadıklarından bahsediyordu.Son derece heycanlıydı.Yani, içildi.Milli oyunlara başlandı.Ata’mız biranlık bütbütün coştu.Zeybek havasına kendini kaptırdı.Atağa kalkarak oynamaya başladı.Coşkunluğu o dereceyi bulmuştu.Dizini yere vururken bir aralık sendeledi.Halk, […]Read More
Bahçe mimarı Mevlüt Baysal anlatıyor: Çankaya köşkünde, bahçesini yapıyordum.Bir gün Atatürk, yaveri ve ben, bahçede dolaşıyorduk.Çok ihtiyar ve geniş bir ağacın Ata’nın geçeceği yolu kapladığını gördük.Ağacın bir yanı dik, bir sırt,diğer yanı suyu çekilmiş bir havuzdu.Ata, havuz kısma yaslanarak karşı tarafa geçti. Derhal atıldım: -Emredersiniz derhal keselim paşam. Bir an yüzüme baktı, sonra: -Yahu, dedi, […]Read More
1932 yılı yazındaydık.İstanbul donanmış.Yer yerinden oynamıştı.Türk tarihinin hiç bir devrinde görülmeyen bir şeref halesi İstanbul’un Pembe ufuklarını yaldızlamıştı.Birkaç günden beri VIII. Edward ve sevgilisi Madam Simpson, Atatürk’ün ve Türkiye’nin en büyük misafiri sıfatı ile İstanbul’da bulunuyordu.İngiltere kralı, kendisine gösterilen samimi misafirperverlikten fevkalade mütehassis olmuştu. İki gün sonra Atatürk’le misafiri moda’da deniz yarışlarını; bulundukları geminin güvertesinden […]Read More
Bir gün Akşehir civarında bir köye gittim.Çok yağmur yağıyordu ve soğuk vardı.Kendimi belli etmeyerek, bir evin önünde duran kadına: ”bacı yağmur var, soğuk var.Beni çatın altına kabul edermisin?” Dedim. Hiç tereddüt etmeyerek buyrun dedi ve beni odaya aldı.Odada ateş olmadığı ve yeni bir ateşin yakılması uzun zamana bağlı olduğu için: ”İsterseniz bizim odaya gidelim.Orada hazır […]Read More
Atatürk geçen dünya harbi başadığı zaman Türk ordusundaa Alman general ve subaylarına mühim mevkiler verilmesinin aleyhinde bulunmuştu.Alman mareşali Falkenhayn bu gibileri itirazdan vazgeçirmek için çeşitli çarelere başvuruyordu.Bu sırada Mustafa Kemal Paşa’nın yedinci ordu kumandanlığına hareket edeceği günün gecesi, İstanbul’da akaretler’de 74 numaralı eve Alman mareşalinin karargahında memur olan bir Türk kurmay subayı ile genç bir […]Read More
Atarürk, muhtelif vesilelerle maiyetinde çalışan kimselerin samimiyet ve sadakatlarını imtihan etmesini gayet iyi bilirdi.İnsanların haliet-i ruhiyesini, niyet ve emellerini teşhis ve temyiz etmekte şelaleler saçan bir zekaya malikti. O büyük insan, bir gece Çankaya köşkündeki bir ziyafetti devrin vekillerinden maruf bir zara şöyle bir sual sorar: -Beni hakikakten sever misiniz? Muhatabı hemen cevabı yapıştırır: -Sevmek […]Read More
Atatürk, kendisini ilk görenlerin üzerinde son derece olumlu etkiler yapan bir insandı. Çanakkale muharebeleri sırasındaydı. O güne kadar hiç karşılaşmadığı bu yarbay tabancası belinde, dürbünü göğsünde avurtları çökük sarışın sarı bıyıkları hafifçe yukarıya doğru bükük, incecik belli ve orta boylu bir zattı. Atından atlayınca bana birşey sormadan ve söylemeden sağ eliyle dürbününü aldı ve ufku […]Read More