İran Şahı Pehlevi Balikesir’de... Onunla beraber merasim kıtalarını dolaşıyorlar. Her sınıftan bir bölük görüyorlar; sıra benim makineli bölüğe geldi. Daha önce askere öğretmiştik. (acemi) kelimesini kullanmiyacklar, bunun yerine (yeni asker) diyeceklerdi. Çünkü (acemi) tabiri İranlılara hakaret olurmuş. . Önde şah hemen yanında Ata, biraz arkada da ben bölüğün yanından geçmeye başladık ve nihayetteki yeni satın […]Read More
Mustafa Kemal, bu benzetmeyi reddetti ve: -”Napolyon, arkasına bir sürü, muhtelif milliyetteki insanları toplayarak macera aramaya çıktı.Ve bunun içindir ki yarı yolda kaldı.Ben bir anadan, bir babadan gelen kardeşlerimle kendi vatanımı kurtrmak davası yolundayım.Ve bu muhakkak ki muvaffak olacağım” cevabını verdi. Mustafa Kemal’in giriştiği mücadeleyi hayret ve takdirle karşılayan Towsend, kendisine karşısındaki düşmanın kudretini hatırlatmak […]Read More
Savaşın sıkışan zamanlarında orduda bozunluk yarataibilecek davranışlar komutanların hemen o anda kendi elleri ile ölümle cezalandırılmaları bir görenektir. Birinci cihan savaşında gerekli gereksiz bu yola sapan bir komutan dile düşmüştür. Bir gün Atatürk’ün sofrasında bu konu ele alınmış, tartışılıyordu, kendisi bu çareye hiçbir zaman başvurmadığını, buy yola sapanların çoğunlukla beceriksiz ve duygusuz kişiler olduğpunu söyleyerek: […]Read More
Atatürk’ün Adana’da Hatay için: -Kırk asırlık Türk yurdu yabancı elinde kalamaz! Demesinin iki gün sonrası idiMersin’de istasyondan şehrin içine doğru yavaş gidiyordu.Yolun üstüne siyahlat giyinmiş ve ellerinde büyük bir levha tutan birkaç genç kız çıktı.Levhada şu yazı vardı.’‘Suriye hemşehrinizi de kurtarın!” Suriye, ancak din kardeşi olan bir milletin vatanıydı.Türkiye ise artık dinci değil, milliyetçi bir […]Read More
Atatürk anafartalar’da düşmanı şaşkına çevirirken gerektikçe hasmının durumundan bilgi edinmek için ”bir dil yakalyın!” der, Mehmetçikler de ne yapıp yapıp karşı taraftan bir asker yakalar getirirlermiş. Bir gün getirilen dilden gerekli bilgileri aldıktan sonra Ata sormuş: -Peki, sen Yeni Zellandalısın madem, Türklerden ne kötülük gördün ki vuruşmak için kalkmış ta oradan buraya gelmişsin? Zellandalının bunu […]Read More
1923 senesinin Martı’nın onbeşinci Pazar günüydü.Atatürk, Adana istasyonunda trenden inmiş; sağı solu dolduran halkın coşkun alkışları:”Yaşa, varol!” sesleri arasında yaya olarak şehre gidiyordu. Yarı yolda karalar giymiş bir kadın, kalabalığı göze çarptı; sonra onların arasından ikişer levha taşıyan dört genç kız çıktı; Atatürk’ün önünde durdular, arkalarında bir kız daha göründü ve önüne geçti.Hıçkırıklar,iniltiler ve yalvarışlarla […]Read More
Bir gün,Atatürk’ten Türk askeri hakkında ne düşündüğünü sormuşlardı… -Durun, size bir hikaye anlatayım, dedi.Yıldırım orduları kumandanıydım. Liman von Sanders Paşa da o sırada kıtalarımızı denetime gelmişti.Hastaneden yeni çıkmış bazı kişiler de her nasılsa bölüklerin arasına karıştırılmışlardı. Sanders: -Canım, böyle adamları ne diye buraya gönderirler? Diye söylenerek hasta ve cılız bir askeri göğsünden itti.Mehmetçik derhal yere […]Read More
SENE 1938, ON KASIM… İSTANBUL ÜNİVERSİTE’SİNDE SAAT 9’U 5 GEÇENİN MEŞUM HABERİ DUYULMUŞ… BİR ALMAN PROFESÖR VAR, HUKUK FAKÜLTESİNDE, O DA DUYMUŞ, ŞAŞIRMIŞ. DERSE GİRSİN Mİ, GİRMESİN Mİ BİR TÜRLÜ KARAR VEREMİYOR. O SIRADA AKLINA REKTÖRE MÜRACAAT ETMEK GELİR. KALKAR, YANINA GİDER. ARALARINDA ŞU KONUŞMA GEÇER: -EFENDİM, MÜTEREDDİDİM. ACABA NE YAPSAM? -SİZDE BÖYLE BÜYÜK BİR […]Read More
Çalda cepheyi dolaşıyorduk.Hiç farkına varmadani düşmanla çarpışan avcılarımızlar, düşmana ateş saçan topçularımız arasına girmişiz. O sırada yanımıza geldiğinde boş bir atla bir süvari geldi.Ve Atatürk’e -Kumandan paşa bu atı gönderdi.Sizi topçu menzilinde bekliyor! Dedi.Atatürk askere : -Sen, dedi, bu atı ona götür, binsin de o buraya gelsin!.. Çok geçmeden 11 inci fırka kumandanı merhum Derviş […]Read More
Dil kurultayı toplanmak üzereydi.Kurultayı hazırlayanların ricası üzerine, Hüseyin Cahit de dil davasına dair fikirlerini, mütalaalarını yazmış göndermişti.Fakat bu fikirler aşırı kurultaycıların düşüncelerine uymuyordu.Hüseyin Cahit, öteden beri olduğu gibi Türkçe’yi sadeleştirmek ve konuşma diline yaklaştırmak gibi, özelleştirme zorlamalarına, hele konuşma dili kelimelerine dokunulmasına taraftar değildi. Hüseyin Cahit’in bu yazısını Atatürk’e de okuyan kurultaycılar zaten bir takım […]Read More