13 Nisan 1934 akşamı, edremi’te Orduevinde verilen yemekte İtalya olayları konuşulurken Atatürk şunları söyledi: ”Musolini bir maceraperesttir.Milletini bir uçuruma sürüklemektedir.Her tarafa saldırıyor.Beni Roma’ya davet etti. ”Antalya’da görüşelim” cevabını verdim.Bu adam yüzünden çok şımarmış olan millete bir ders vermeyi çok isterdim, mamafih yakında bir küçük millet onlara layık oldukları dersi verecektir, ve şunu da hatırlatırım ki […]Read More
Atatürk’e böbrek sancısı gelmeden, kendisini muayene eden doktor prof.Sabit Erdelhum anlatıyor.Atatürk zahmet ettiğinden dolayı kendisine teşekkür ettikten sonra: –”Bilgili muayene ve el koymalarınıza hazırım doktor!…’‘ buyurdular. Muayeneleri bittikten sonra sorduar: -”Nasıl buldunuz, doktor. . ” Teşhisim üzücü değildi.Fakat kendilerine bazı öğütlerde bulunmaya tıbbi zorunluluk vardı.Keyfiyeti kendilerine arz ettiğim zaman, tatlı tatlı güldüler ve bilhassa neyi […]Read More
Neşeli bulunduğu bir zamanı seçerek: –Paşam… demiştim, şu danıştıkların içinde bazan öyleleri var ki, şaşırıyorum.Bunların mütalalarına nasıl olsa sonunda iştirak etmeyeceksin.Kararını önceden vermiş olduğun malum… O halde,ne diye onları birer birer çağırıp karşında söyletirsin? Atatürk, yüzüne alaycı bir eda ile bakıp şu cevabı vermişti: -Bazan ihç umulmadık adamdan ben çok şeyler öğrenmişimdir; hiç bir kanaati […]Read More
Hacer nine yine bunalmıştı.İçi içine sığmıyordu.Beş gözlü evinin içi yine birkaç gündür zindan kesilmişti.Düşündükçe yüreği yerinden kopuyordu.Yetmiş yaşındaki bu kimsesizlik ona büsbütün koymuştu. Kocasını Yemen’de kaybetmişti.Bir oğlu balkanlarda, ikisi de çöllerde kalmıştı.Bir gelini ile üç torunu vardı.Gelini hastalıktan öldü, torunlarının biri de büyük muharebede şehit düştü.Birisi İkinci İnönüden dönmedi. En son torununu da Sakarya’ya gönderdi.Bir […]Read More
Bir akşam, uzun müddet didişen, uğraşan iki erden birisinin yüzüü sildiği mendil gözüne ilişmişti.Bu işlemeli ve göz alıcı yağlıyı isteyerek sordu. -Bunu nerden aldın? Bu ani soru karşısında şaşıran kahraman Türk çocuğu, sıkılarak cevap verdi: -Yavuklum gönderdi, Atam! Büyük kayıplar karşısında bile ağladığı görülmeyen, acı duygularını içinde gizleyen büyük şef, bilmem neden,o anda sarsılmıştı; dolan […]Read More
Birinci Dünya Savaşında, Irak’ta, İngilizlerle savaşıyorduk.Bir aralık ele geçirdikleri Kütülemara kalesini az sonra bizim ordu çevirmiş, epey uğraştıktan sınra düşürmüş, içindekileri de komutanları General Townshend ile birlikte tutsak etmişti.Komutan İstanbul’a getirilerek savaşın sonuna değin Heybeliada2da gözaltı edilmiş, ırakışma olunca da yurduna dönmüştü. Anadolu’da Kurtuluş Savaşı başladıktan sonra General Townshend’in güney kıyılarımızdaki limanlardan birine geldiği ve […]Read More
Bütün bu taarruz esnasında Gazi’nin yanında bulunan arkadaşlar, Yunan kuvvetleri komutanı general Trikopis’in başkumandan çadırına nasıl getirildiğini şöyle anlatılar. Trikopis, diğer esir kolordu ve fıkra(tümen) kumandanları ile birlikte Gazi’nin huzuruna çıkardıkları vakit, hepsi çok heyecanlı ve bitkin halde, imişler.Gazi, bunları oturtmuş, kendilerini teselli için bu gibi mağlubiyetlerinin tarihte misalleri olduğunu, sevk ve idarede vazifesini bi […]Read More
Savaşın sıkışan zamanlarında orduda bozunluk yarataibilecek davranışlar komutanların hemen o anda kendi elleri ile ölümle cezalandırılmaları bir görenektir. Birinci cihan savaşında gerekli gereksiz bu yola sapan bir komutan dile düşmüştür. Bir gün Atatürk’ün sofrasında bu konu ele alınmış, tartışılıyordu, kendisi bu çareye hiçbir zaman başvurmadığını, buy yola sapanların çoğunlukla beceriksiz ve duygusuz kişiler olduğpunu söyleyerek: […]Read More
Atatürk’ün Adana’da Hatay için: -Kırk asırlık Türk yurdu yabancı elinde kalamaz! Demesinin iki gün sonrası idiMersin’de istasyondan şehrin içine doğru yavaş gidiyordu.Yolun üstüne siyahlat giyinmiş ve ellerinde büyük bir levha tutan birkaç genç kız çıktı.Levhada şu yazı vardı.’‘Suriye hemşehrinizi de kurtarın!” Suriye, ancak din kardeşi olan bir milletin vatanıydı.Türkiye ise artık dinci değil, milliyetçi bir […]Read More
Atatürk anafartalar’da düşmanı şaşkına çevirirken gerektikçe hasmının durumundan bilgi edinmek için ”bir dil yakalyın!” der, Mehmetçikler de ne yapıp yapıp karşı taraftan bir asker yakalar getirirlermiş. Bir gün getirilen dilden gerekli bilgileri aldıktan sonra Ata sormuş: -Peki, sen Yeni Zellandalısın madem, Türklerden ne kötülük gördün ki vuruşmak için kalkmış ta oradan buraya gelmişsin? Zellandalının bunu […]Read More